25 Temmuz 2016 Pazartesi

Neden Rootlu Android Kullandığıma Bir Örnek

Euro 2016 Portekiz-Fransa final maçının TRT tarafından şifreli olacağını okumuştum ama benim platform üyeliklerim olduğu için rahatça izleyebildim. 
Ancak; esas konu bu değil. Ben bunu her zaman yapıyorum. Daha önce Digiturk'te de aynısı başıma gelmişti ve yine bu şekilde çözmüştüm.

Benim bunu paylaşma nedenim akıllı telefonların, kamera, oyun ve sosyal ağ kullanımından ibaret olmadığını anlatabilmek adına bir örnek olması içindir ya da Android neden root yapılmalıdır / iPhone neden jailbreak yapılmalıdır sorusuna verilebilecek mantıklı cevaplardan biri olması içindir. 

Maç devam ederken balkonda bir sigara içeyim ve telefondan izlerim dedim. Wifi kapalı mobil veri açıktı. 
Turkcell TV+ mobil versiyonunu açtım. Karşıma önce mobil veri kullanımı hakkında bilgilendirme yapıldı, devam dedim. 

Uyarı


Sonra TRT'yi seçtim, karşıma bir uyarı ekranı daha çıktı. 



Mobil veri üzerinden izlemek için 3G paketi almam gerekiyormuş.
Yani Wifi açıksa izleyebilirim, mobil veriden izleyemem.

Mobil veri kullanmak istediğim halde neden daha 3G paketi almam gerektiğini sorgulamıyorum. Bunun nedeni Turkcell stratejisi gereği de olabilir, mobil yayın hakları gereği de olabilir. Beni ilgilendiren kısmı balkondaki sigara keyfimin bozulmaması : ) 
Yani WiFi'ye bağlanmadan 3G üzerinden maçı izlemeye devam etmek !
Sağolsun Android aklıma gelen böyle sorulara cevap verdiği için hemen 3G'ye bağlı olduğum halde uygulamaların telefonumu WiFi'ye bağlı sanmasını sağlayan uygulamayı devreye sokmam gerektiğini anladım. 
Hiç uzatmadan hemen çözümden bahsedeyim...

Telefonunuzun rootlu olması gerekiyor..
Xposed installer kurulu olması ve Xposed modüllerinden Fake Wifi uygulamasını kurup aktif edin ve açıldıktan sonra Turkcell TV+ uygulamasına tik koyun..İşlem tamamdır.


Yeni Videolarım Yayında

Çok uzun zamandır ne video paylaşımı yapabiliyorum ne de cihaz incelemeleri yapabiliyorum..
Bunların aslında bir çok nedeni var ama en baştaki sebeplerini söyleyeyim.

Birincisi Avea'dan ayrıldım ve haliyle cihaz inceleyebilmek için en önemli kaynağımdan da ayrıldım..
İkincisi; cihaz inceleme işlerini ilk yapanlardan birisi olduğumu çok iyi biliyorum ancak şimdilerde herkes bir inceleme videosu çektiği için artık eskisi kadar hevesli de değilim açıkçası..
Başka özel nedenler de var ama anlayan anlamıştır artık diyelim..
Bundan sonra farklı konular hakkındaki tecrübelerimi aktarmaya devam ederken yine amatör ruhlu inceleme videoları çekeceğim...

Tabi bu cihaz işlerinden sonra artık farklı sektörlere yönelip arayışlarım da oldu.. Son dönemde oldukça popüler olan sanal ofis işlerine ben de girdim ve şu anda bu işi yapıyorum.
Serde satış ve pazarlama ruhu olunca uzmantv kanalını da kullanmak istedim.

İşte videolar...












19 Kasım 2014 Çarşamba

GSM şirketlerinin geleceğine dair aklıma gelenler

Herkese merhaba,

Hemen konuya girelim çünkü biraz uzun.
Okuma sabrı gösterenlere şimdiden teşekkür ederim.

GSM Operatörlerinin önceleri on-net denilen bir avantajları vardı.
Bu sistem, aynı operatörü kullanan abonelerin kendi aralarında daha uzun süreli ya da ücretsiz konuşmalarını sağlayan bir avantaj olarak açıklanabilir.

Avea içi sınırsız, Turkcell'lilerle akşam şu günlerde ya da saatlerde ücretsiz, Vodafone'lularla bedava tarzı kampanyaları hatırlarsınız.

Bunların üzerine daha sonra sms eklendi.
Daha sonra şebeke içi sınırsız, diğer yönlere 100 dakika şekline dönüştü.
Daha sonra her yöne 150-250-500-1000-1500 diyerek arttırıldı. (Hatta bir operatörün bunu abartıp her yöne sınırsız fiyaskosunu hatırlayanlar vardır)

Daha sonra her yöne şu kadar + 500 her yöne sms oldu.
Daha sonra her yöne şu kadar + 1000 her yöne sms + 250 MB internet oldu.
Daha sonra şebeke içi sınırsız + diğer yönlere 1500 + 1GB internet vesaire...

Sonra ne oldu?
Whatsapp vb. tarzı anlık mesajlaşma uygulamaları çıktı.
Tabii bu yarışı tüm platformlarda kullanma imkanı sunan Whatsapp kazandı.
Çünkü, Whatsapp'tan çok daha önce ortaya çıkan BBM, sadece BlackBerry kullanıcıları arasında yazışma imkanı sağlıyordu ve daha çok kurumsal kullanıcılar tarafından biliniyordu.

Whatsapp ise bireysel kullanıcıya yönelerek, tüm mobil işletim sistemleri arasında insanları konuşturmayı sağladı ve önce BlackBerry'nin meşhur BBM'ini solladı.
Hatta, BBM kullanıcıları Whatsapp'ın tüm rehberi kullanarak çalışmasını çok güvensiz buldukları için hayli karşı çıktılar.
Ancak; Whatsapp, farklı kullanıcıları birleştirici bir rol üstlendiği için güvenlik kısmını çoğu kullanıcı önemsemedi.
(Biri iPhone, diğeri Android kullanan iki sevgilinin durumunu düşünün. Ben bayiide çalışıyorken 5000 mesaj paketinin yetmediğini söyleyen müşteriler vardı. )

Tabii Whatsapp'ın burada fiyat politikası da önemliydi.
Bu uygulamayı Android ve BlackBerry kullanıcılarına ücretsiz, Apple kullanıcılarına da 0.99 dolardan sattı ( Ancak ara ara Apple Store mantığından hareketle ücretsiz olarak da sunduğu da oldu. )
Mobil internet kullanımına paralel olarak Whatsapp da yükselmeye başladı.
Ayrıca, Whatsapp binlerce yazışmaya rağmen mobil internet kotanızın çok çok azını kullandığını vaad ediyordu.
Nitekim; bunun doğruluğunu da kullanıcılar görmeye başlayınca artık oral reklam dönemi başladı ve Whatsapp şu anki konumuna hızla gelmiş oldu.

Günümüzde sms kullananların bir hayli azaldığını farketmişsinizdir. Yakın bir tarihe kadar sms yine bayram, kandil gibi özel günlerde kullanılıyordu ancak; bu tarz mesajların Whatsapp'tan ya da Facebook'tan daha çok kutlandığına şahit olmaya başladık.

Akıllı telefonları kullanmanın neredeyse farz olduğu bir dönemde yaşadığımız da bir gerçek olduğuna göre; bu durum aynı zamanda internetsiz bir hayat olamayacağı anlamına da gelmekte.

Şimdi gelelim konu başlığımız olan operatörlerin geleceğine..

Operatörlerde eskiden yeni hat satmak olmazsa olmazdı. Hatta bunun için sahte hat ( sektörde patates diye telaffuz edilir) açan bir çok bayi olduğunu haberlerde okuduk.
Neyse ki; Bilgi Teknolojileri Kurumu devreye girip bir kişi adına açılabilecek hat sayısını kısıtladı.
Ancak bu durum, operatörlere bir balta vurdu.
Çünkü; hat satışı bir anlamda usulsüz de olsa para kazandırdığı ve hedef tutturulup prim alındığı için yöneticiler tarafından görmezden gelinebiliyordu. Yani, patates hat olayından bayii de memnundu; operatördeki yönetici de memnundu.

Bunun için biraz siyaset yapıp, durumdan memnun değilmiş imajı vermek yeterliydi.

Sonra ne oldu?
Sektörde MNP adıyla bilinen Numara Taşıma Kanunu çıktı. Artık numaranızı değiştirmeden operatör değiştiribilecektiniz.

Bu durum da tabii ki sektörde dominant olan kim ise, başta önce ona balta vurmuş oldu.

Artık geride olanlar hizmet kalitelerini ve kampanyalarını çeşitlendirerek yeni abone yerine hazır abonesi olandan koparalım derdine düştüler.

Lider operatör de numarasını taşımak isteyen aboneye arama ve sms yoluyla ikna sürecini başlattı.

Bu durum rekabet anlamında güzel bir gelişme oldu ve artık kim daha uygun fiyata en iyi hizmeti sunuyorsa kazananın o olacağı bir dönem de başlamış oldu.

Sonra ne oldu?
İnsanlar bir hevesle ordan oraya numaralarını taşıyıp durdular. Avea'daki hakkı bittikten sonra Vodafone'a geçti. O bitince Turkcell'e döndü. Sonra bir daha Avea devr-i daimi başladı.
Bilgi Teknolojileri Kurumu bu duruma da müdahele etti ve 90 gün kotası koydu.
Operatörler de 1 sene içerisinde gidip gelene kampanyadan yararlanma hakkını vermedi ve böylece kullanıcılar, tekrar eski sisteme geçip hangisinden memnunsa bari bir süre kullanayım demeye başladılar.

Sonra ne oldu?
Operatörlerin yeni hat satışı durdu.
Numara taşımanın getirdiği rekabet de kaliteyi arttırınca, ortalama bir kullanıcı "artık üçü de birbirine benziyor, zaten o kadar konuşmuyorum" demeye başladı.

Evet burada dikkat edilmesi gereken cümle şudur:
Artık o kadar konuşmuyorum...
Günümüzde dikkat edin: telefonla aradığımız kişiler "sen kapat ben arayayım bende dakika var" dediğinde biz de;  "bende de dakika var gerek yok" cevabını verebiliyoruz.
Yani, artık herkeste az ya da çok her yöne dakika var ama sesli görüşecek kişi sayısı azalmış görünüyor.

Neden?
Çünkü artık internet kullanıyoruz. Whatsapp'tan bir kişi online mı değil mi görebiliyoruz. Birisinin Facebook'ta, instagramda paylaştığı bir fotoğrafı beğeniyoruz. Yani sürekli pasif olarak kontak halindeyiz ve bildirimlerle takip edebiliyoruz.

Operatörler de bu durumu farkettiler ve internet kampanyaları başlattılar ama 4GB internet vermeyeni adamdan saymamaya başladık.
Tabii 4GB verip sonra duracak, yok öyle ekstra para vermek! BTK'ya şikayet ederim!

Peki ne oldu?
Ortalama birisinin aylık mobil telefona verdiği fatura bedeli 20-30 TL oldu.
Operatörler eskisi kadar para kazanamamaya başladılar.

Ne yaptılar peki?
Cihaz kampanyaları yapmaya başladılar.
12-24-36 ay aboneyi bağlayıp bari öyle para kazanalım dediler.
Ama bu durumda da telefon çok pahalıya geldiği için ücretsiz dakikalar verilse bile müşteri her ay bu parayı ödemek istemedi. 24 aylık taahhüt yapan kullanıcının telefonu iki sene içerisinde yeni modelleri çıktığı için eskimeye başladı. Psikolojik olarak da kullanıcıyı rahatsız etti bu durum.

Başta cep telefonu olmak üzere Kredi Kartına taksit olayı da kaldırılınca operatörler, belki işimize yarar dediler ama bu sefer de bayileri para kazanamamaya başladılar.
Zaten yeni hat satamayan, eskisi kadar numara taşıyamayan, hedeflerini gerçekleştiremeyen, kaderini cep telefonu ve aksesuar satışlarına bağlayan bayiiler de artık isyan etmeye, hatta; sermayesi olmayan ve tek geçimini operatör bayiliği olarak yapanlar taksit olayı da kalkınca bir bir kepenk indirmeye başladılar.
Çünkü, en azından telefon sattığında kârını üzerine koyabiliyordu. Aynı zamanda sattığı telefonun üreticisinden de prim alıyordu.
Artık peşin satmak zorunda olduğu için bu kapı da büyük ölçüde kapandı.

Bu işin operatör ve kısmen bayi tarafıydı...
Peki cihaz üreten firmalar çok iyi durumda mı? Bence hayır.

İmparator Nokia..
Fazla söze gerek yok herkes biliyor durumunu..

BlackBerry..
Artık eski günlerinden çok ama çok uzak.. Zaten çoğu bölgeden çekildi.

HTC..
Fason üretimi ve sermayesi olmasa çoktan kapanırdı. Hala direnmeye çalışıyor.

Sony..
Ericsson ile tutmadı, kendi yapıyor ama esas işi diğer elektronik ürünler olduğu için imajını korumak adına takılmaya devam ediyor.

LG..
Esas işi diğer elektronik ürünler ve beyaz eşya olduğu için çok iddialı değildi ama karar değiştirerek diğer şirketlerin sermayesi ile mobil tarafı destekliyor.

Samsung..
Tüketici Elektroniği, inşaat, kargo gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösteren bir firma ve mobil tarafa ayırdığı çok az bir bütçe bile Samsung cihazların yükselmesine yetti. Hatırlıyorum Nokia zamanında Samsung çok dandik ürünler çıkarıyordu.
Samsung'un Güney Kore'de arabası bile var.
Güçlü sermayesi var ama artık kârdan zarar ediyor.
Çünkü çıkarabileceği tüm boyuttaki ekranları çıkardı.

Galaxy Note 3 ve 4, Galaxy S5 ve S6 çok gereksiz modeller. Teknik manyaklar için harika olsa da standart bir kullanıcı için Note 2 ve S4 gayet yeterli zaten.

(Ayrıca merak ediyorum bu kadar işlemcili ve yüksek çözünürlükte cihaz alıp da nerede kullanıyor bu insanlar?
Mimar ya da mühendis olsalar ve programlar çalışmıyor kasılma oluyor deseler kabul..
13 MP foto çekip Facebook'ta paylaşsalar zaten facebook onu küçültüyor.
4K video çekip yükleseler Facebook onu 360p'ye düşürüyor.

Neyse, bunun için akıllı cihazları ne kadar kullanıyorsunuz başlıklı başka bir yazı yazmak gerekli. Konumuza dönelim...)

Tüm bunlara ek olarak; arkadan gelen ve şık tasarımlı ürünler çıkaran Huawei, Zte, Lenovo vb. gibi Çinli markaların fiyat kırarak pazardan pay kapmaya çalışmaları da satışları düşüreceği için, Samsung'un bütçe kısması ve sürekli model çıkarmaktan vazgeçmesi kaçınılmaz olacaktır.

Apple..
Satış sonrası desteği, mağazaları, hizmet kalitesi, tek model çıkarması, pazarlama iletişimi vs gibi nedenlerle işini en iyi yapanlardan. Ama O da önceden savunduğu tek elle kontrol mevzusunu pas geçip büyük telefon, phablet furyasına katıldı.

Ve el hasıl-ı kelam....
Artık herkes akıllı telefon aldı, ekranlar büyüdü.
İnternet kullanılıyor.
Bundan sonra muhtemelen büyük ekran devri kapanır, tekrar küçülmeye başlar.
(Akıllı saatler, gözlükler örneğinde olduğu gibi)
Ya da kavisli dönem başlar.

Operatörler ne yapacak bundan sonra?

Bütçe kısmaya başlayacaklar, gereksiz departmanları kapatacaklar, maaşları azaltacaklar.
Çünkü üretici değiller. Üretici olmayan da belli bir yere kadar geldikten sonra duraksamaya mecburdur.

Eski bir operatör çalışanı olarak edindiğim deneyimlerin derlemesini buraya kadar okuyan herkese teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla,

Fatih

17 Ekim 2014 Cuma

Deprem ve Teknoloji

99 depreminden bu yana operatörlerde ve aslında teknolojide bir değişiklik olmadığını bugünkü yaşadığımız Gökçeada yansımasından yine gördük..
Yansıması diyorum çünkü esas deprem insanların olduğu yerde olmadı. Biz sadece hissettik.

Birkaç saniye hafifçe sallanmamıza ve bazı kişilerin farketmemesine rağmen, farkeden insanlar telefonlarına koştular ve deprem olduğunu farkeden, farketmeyen tüm sevdiklerini aramaya koyuldular.. Peki ne ile karşılaştılar?

Tıpkı panik ve toplu halde cep telefonlarına sarıldıkları 99 depreminde olduğu gibi; 3-5 dakika içinde önce Avea, sonra Vodafone, en son da Turkcell kesildi..
24.05.2014'te de aynı durum oldu..

Peki bu kadar teknoloji gelişmesine rağmen neden hala mobil şebekeler iflas ediyor?

Allah korusun göçük altında kalan Avealı ise 1-2 dk, Vodafonelu ise 2-4 dk, Turkcellli ise 3-5 dk içinde nerede olduğunu haber vermesi gerekiyor.

Demek ki 99'da olduğu gibi ciddi bir deprem olsa akıllı telefonlar ile göçük altında kurtarılmayı beklerken şarj bitene kadar Candy Crush oynarız heralde.. Ne de olsa arama yapmıyor..

Bu konu üzerinde daha çok yazılabilir ama el-hasıl kelam diyerek nokta koyayım.

Allah kendini biraz hatırlatmak istediği zaman bağımlısı olduğumuz teknolojinin ve operatörlerin kesintisiz iletişim safsatalarının yerini kelime-i şehadet ve çaresizlik alıyor vesselam..

Fatih,

11 Ekim 2014 Cumartesi

İş başvurusu yaptığınız şirketlerin hepsi eleman aramıyor!

ilginç bir başlık ancak; uzun zamandır bu konu hakkında birşeyler karalamak istiyordum.

Şimdi gelelim neden böyle yazdığıma..
Hepimiz çalıştığımız ya da çalışmadığımız dönemlerde bazen aktif, bazen de pasif olarak iş arayışı içerisinde oluyoruz.

Tabi burada parantez açmak gerekli. Tanıdıklarımız aracılığıyla bir yerlere konumlandırılmamız, iyi anlaştığımız yöneticilerimizin yeni başladığı şirketine bizi de çağırması, pozisyon yoksa bile hemen sizin için bir pozisyon açıp bir kaç fake mülâkat aşamasından sonra işe alınmanız vb.gibi durumlar dışında olan bir iş arayışından bahsediyorum.

Yani gerçekten kendi emeklerinizle bir yerlere geldiğiniz, kimseye yalakalık yapmadığınız, dolayısıyla fazla kazanamadığınız için iş arayışı yaptığınız bir durumdan bahsediyorum.
Böyle bir durumda yapabileceğiniz şeyler kısıtlı olacaktır. Ya çevrenizde bulunan bir kaç kişiye iş aradığınızı söylersiniz ya da LinkedIn, Kariyer.net, secretcv.com, yenibiris.com gibi eleman sitelerine başvuru yaparsınız.

İşte, benim de bahsetmek istediğim bu başvuru yaptığınız kariyer siteleri hakkında olacak.

Çünkü gerçekten iş arayan, işe ihtiyacı olan yani geçim derdinde olan adayların başvuru yaptıkları yerlerden haber beklerken, bu durumları da göz önünde bulundurmalarını istiyorum.

Prosedür olarak bu sitelere ücretsiz üye olup CV'nizi doldurduktan sonra size uygun işler için firmaların ilanlarına başvuru yaparsınız ve bu yerlerden haber gelmesini beklersiniz.
Tabi haber beklediğiniz yer başvuru yaptığınız firma olacaktır çünkü bu siteler sadece işçi ve işveren arasındaki köprüdür sadece.

Şimdi gelelim bu işin arka bahçesine..

Başvuru yaptığınız bu eleman bulma siteleri genelde firmalara gidip ilan paketi satarlar ya da firmalar bu yerleri arayıp ilan vermek istediklerini aktarırlar.
Bazen dışarıda bu firmaların logolu arabalarını görürsünüz. İşte onun nedeni ilan satmaya gitmeleridir :-)

Firmalara göre içerik değişse de kategori olarak benzer olan ilan çeşitleri vardır.
Tek ilan, 3 ilan, 10 ilan, 20 ilan, 50 ilan, 100 ilan, sınırsız ilan vs.

Her bir ilanın yayınlanma süresi genelde 60 gündür.

Ayrıca bu firmalar tarafından sürekli kampanyalar da yapılmaktadır.
Örneğin; 10 ilan alana +10 ilan hediye, 100 ilan alana ana sayfada 1 hafta ücretsiz görünme gibi...

Yine bu firmalar tarafından ilanın ana sayfada görünmesi, büyük resimli ilan, banner ilan, videolu ilan, hedefli ilan, vs. gibi ek ürünler de sunulmaktadır.

Ve tabi bunların hepsi ek ücret gerektirir.

Şimdi tüm bu anlattıklarımdan sonra başvuru yaptığınız yerlerden hemen haber geleceğini düşünüyorsanız iyi okuyunuz..

Özellikle kurumsal, büyük firmalara başvuru yaptınız diyelim.

Bu firmalar artık kendi sitelerinden personel alımı yapmaya başladılarsa da çoğunluğu iş yükü olması nedeniyle bu işi halen eleman bulma siteleri üzerinden devam ettiriyorlar.

Bu büyük kurumsal firmalar eleman sitelerinden genelde sınırsız ilan paketi almaktadırlar. Hani sınırsız internet vardır. Onun gibi bir durum yani.

Bu firmaya yıllardır başvuru yapıyorum hiçbir dönüş olmadı dediğiniz olmuştur.

Yukarıda anlattığım maddeleri iyi okuduysanız muhtemelen cevabı buldunuz.

İşte nedenleri,

Bu firmaların çoğunun personel ihtiyacı olsun ya da olmasın artık parası verilmiş bir sınırsız ilan hakkı var.. ve her bir ilanın yayında kalma süresi 60 gün. 60 gün sonunda tek yaptıkları şey ilan tarihini güncellemek. Böylece ilan başvuru almaya 60 gün daha devam edecek.

Neden bu hakkını kullanmasın ki?

Peki neden böyle yapıyorlar?
Çünkü; firmanın ismi sürekli o sitede dönecek ve bu da ücretsiz reklam demek.
İkinci neden; adaylar firmaya sürekli başvuru yapacak ve sonrasında elinin altında oldukça büyük bir CV havuzu olacak. Sonra oradan istediği adayı seçecek.

Sınırsız almasalar da küçük firmalar da aynı mantığı kullanırlar ama onlar genelde adayları bulduktan sonra ne de olsa ilanın parasını verdim, aldığım eleman bir gün çekip giderse bir daha aramayayım diye hakları bitene kadar ilanları açık tutmaya devam ederler.

Peki bu firmalar eleman almak istediklerinde ne yapıyorlar?

Eleman bulma sitesinin verdiği kullanıcı adı ve şifre ile yani adayların yaptığı gibi siteye kurumsal /işveren girişi bölümünden girip başvurulara bakıyorlar.
Bakan kim?
İnsan Kaynaklarından genelde işe yeni başlamış bir stajyer. Kariyeriniz çoğu zaman bir stajyerin binlerce başvuru arasından sizi görmesine bağlı..
Bunu hakkıyla yapan yok mu elbette var ancak; insan kaynakları o kadar yoğun ki kimse bunlarla uğraşmak istemez ve genelde çömezlere bu işi verirler.

Sonra sizi görüşmeye çağırıp garip garip mülâkat soruları sorarlar. Bunun nedeni de işe yeni başlayan stajyerin de kendisini ispatlamak istemesinden başka bir şey değil.

Özetle şunu demek istiyorum.
Yaptığınız iş başvurusunun gerçek bir iş ilanı olması ihtimali özellikle büyük firmalar için çok düşüktür.

Siz yine buralarda CV'nizi doldurup oltanızı atın.Nasibinizde varsa Allah sebepleri bir araya getirip size o işi her şekilde verir. O ayrı bir konu.

Ama buralara başvuru yaptıktan sonra çok bel bağlamayın. Ben oltayı attım, nasipse olur deyip tanıdıklar aracılığıyla bir yerlere girmeye gayret edin :-)